Franco'nun Kemikleri - II

bazen yazıları devam ettirmediğim veya geciktirdiğim oluyor. tiktok, instagram çağındayız, insanlar bilgileri en fazla bir dakikaya sığdırılacak şekilde videolardan, info-grafiklerden edinmeyi tercih ediyor ve muhtemelen bu uzun yazılar -daha doğrusu uzun değil, hepi topu birkaç paragraf olan ama uzun olarak kabul gören yazılar- artık kimse tarafından okunmuyor. borges'e neden roman yazmıyorsun diye sorulduğunda "çok uzun ve gereksiz oluyor, aynı meseleleri kısa bir öyküyle anlatmak ve bu şekilde yazdıklarımı kontrolüm altında tutmak daha kolay oluyor" demiş uzun yıllar önce (tabii ki uzun yıllar önce olacak, adamın ölümünün üzerinden neredeyse kırk sene geçmiş. herkesi yoko ono gibi ölümsüz mü sanıyorsun? - peşin not: bu yazının yazıldığı tarihte hala yaşıyordu. kendisi bir gün rahmetli olursa ve siz bu yazıyı o hakka yürüdükten sonra okursanız bu cümleyi n'olur yazarı kınamayın, örselemeyin) 

bilgiyi kapsül halinde alma, çabucak asimile etme ve doğruluğunu bile kontrol etme zahmetine girmeden başkalarına satma çağında bir insan neden oturup klavyenin tuşlarına basmakla meşgul olsun? neden gözlerinin geriye kalan ferini ekrana bakarak tüketsin, neden cümleye nasıl gireceğini, nereden ilerleyip, nereden çıkacağını, yazının genelinde nasıl bir üslup kullanacağını, noktalamaya, büyük-küçük harf düzenine uyup uymayacağını düşünsün? aslında çok farkımız yok. bazılarımız paranın, malın mülkün peşindeyiz, bazılarımız bu dünyadan geçtiğimize dair bir iz bırakmanın. yıllar sonra birilerinin bir tiktok videomuzu izleyecek olması veya yıllık ödev verilen bir öğrencinin googleda arama yaparken robotlar tarafından buraya yönlendirilerek bu yazıyı okuması aynı kapıya çıkıyor.

20.yy başında ispanyanın hali



1900'lü yılların başı ispanya için pek de iç açıcı değildi. amerika birleşik devletleri diye bir devlet peyda olmuş ve sadece kuzey amerika'daki yeni ispanya topraklarını yutmakla yetinmeyip kübayı, porto rikoyu, filipinleri ve guam'ı da ispanyanın elinden çekip almış, ispanya elinde kalan son bir iki denizötesi koloniyi de savunamayacağını görünce alalacele içinde yaşayan marabalarıyla birlikte 25 million peseta karşılığında almanya'ya satmıştır. ispanya'nın elinde kala kala afrikadaki birkaç koloni kalmıştır.

fas'ta huzursuzluk ve ispanya'ya yansımaları

o dönemler fas'ın kuzeyini ispanya sömürüyordu. bugün hala ispanya toprağı olan ceuta y melilla civarında konuşlanmış olan ispanyol kuvvetleri biraz daha yayılalım, genişleyelim dedikleri anda rif kabilelerinin tepkisine maruz kalıyor ve kabileler abdülkerim hattabi liderliğinde gerilla mücadelesi başlıyor. ispanyol kuvvetlerine ağır darbeler vuruluyor. yüzlerce ispanyol garnizonu ve karakolu kuşatılıyor teslim olmaya zorlanıyor teslim olmayanlar çatışmada, teslim olun hayatınızı bağışlayalım vaadine inanarak teslim olanlar da silahları toplandıktan sonra infaz edilerek öldürülüyordu. olay artık aşağılanma durumuna gelmişti. 1921 yılında gerçekleşen bu olaylara ispanyollar annual felaketi adını vermiştir. asker olan kardeşini annual felaketinde kaybeden ve kendisi de asker olan primo de rivera 1923 yılında bir darbe yapar ve kralın da onayıyla ülke yönetimini ele geçirir. kardeşinin acısıyla olsa gerek fas'taki gerilla direnişine karşı alhucemas körfezi çıkarmasını gerçekleştirir rif kabilelerine saldırır ve abdülkerim hattabi'yi teslim olmak zorunda bırakır. hattabi onca ispanyol kestikten sonra ne olur ne olmaz diye fransızlara teslim olur ve sürgüne gönderilir. primo de rivera diktatörlüğü dönemi böylece başlar. bu alhucemas körfezi çıkarmasının bir diğer önemli yanı da francisco franco'nun da çıkarmaya katılmış olmasıdır.

francisco franco ve primo de rivera çıkarmanın en önünde atla giderken


içerdeki durum

dışarıda bunlar olurken içerde sürekli bir huzursuzluk, çalkalanma, sosyal hareketler, grevler almış başını gitmektedir. katalunya meselesi (evet taa o dönemlerden beri var) iktidarın kontrolünden çıkmaya başlamıştır. ülkede siyasi cinayetler, suikastler gırla gitmektedir. kral bunlarla başedememektedir, en nihayetinde rivera "ehhh  eytere bee"diyerek darbe yapar. darbenin ardından anayasa askıya alınır, belediyeler kapatılır, meclis dağıtılır ve yönetim tamamen rivera'nın iki dudağı arasından çıkacak laflara göre yapılır. kral sekizinci alfonso'ya görüşü sorulduğunda şu cevabı verir:

"askeri diktatörlüğü kabul ettim çünkü İspanya ve ordu; anarşiye, parlamenter ahlaksızlığa ve politikacıların basiretsizliğine son vermek için bunu istiyordu. tıpkı italya'nın faşizmi benimsemek zorunda kalması gibi kabul ettim zira komünizm en yakın tehditti. yarımada'da ve afrika'da muzdarip olduğumuz habis tümörlere karşı enerjik bir tedavi uygulamak gerekiyordu."

basının karşısında böyle konuşsa da aslında çok da hoşuna gitmemektedir. italya'ya yaptığı bir ziyaret sırasında mussolini'yle benzer bir durum yaşayan italyan kralına "benim başımda da var bir mussolini" der. 

primo de rivera ise "ülkenin artık liberal ve demokratik laflara karnı doymuştur; düzen, iş ve iyi bir ekonomi lazımdır" diyerek insanları zayıf karnından yakalamış ve diktatörlüğüne destek bulmuştur.

rivera ve kral darbeden sonra birlikte poz veriyorlar. tahmin edin hangisi kral? hayır dombili olan değil, soldaki ibiş tipli olan.


primo de rivera'nın "sadece doksan gün duracağım, ülkeyi yenilemek için bu süre bana yeter" diyerek başladığı diktatörlük altı yıldan uzun sürecektir. bu süreç içinde rivera'nın icraatlarını yazıyı sıkıcı hale getirmemek için madde madde sıralayalım:

- anayasanın askıya alınması
- meclisin dağıtılması
- belediyelerin kapatılması
- bakanlıkların kapatılması ve ülke yönetiminin kurulan askeri komiteyle gerçekleştirilmesi
- ispanyolca dışındaki dillerin konuşulmasının yasaklanması
- bask bölgesi ve katalunya bölgesi bayraklarının ve milli unsurlarının yasaklanması

bu son madde özellikle katalunya bölgesinde çok büyük gerginliklere neden oldu. diktatörlüğün "katolik, ispanyol milliyetçisi, kraliyetçi" sloganı altında yürüttüğü bu saldırılar katalanların bütün ulusal/etnik simgelerini hedef aldı. öyle ki; katalan bayrağındaki dört kırmızı şeridi simgeleyen mimari sütunlar - katalanca adıyla les quatre columnes- dahi rivera'nın emriyle yıkıldı.

les quatre columnes rivera'dan önce



les quatre columnes rivera iktidara geldikten sonra

simgeler üzerinde savaş kadar akılsızca/mastürbasyondan başka bir anlamı olmayan bir hareket yoktur. bugün yıkarsın yarın tekrar dikilir. yarın dediğim tarih için kısa bir süredir ve bu elli yıl da olabilir yüz yıl da olabilir. che'nin emperyalizmle ilgili o meşhur konuşması geliyor insanın aklına ister istemez. o konuşmada che patrice lumumba'nın yıkılan heykeli hakkında konuşurken "bugün yıkılan ama yarın yeniden dikilecek olan" cümlesini kullanır ve gerçekten de yıkılan o heykel yeniden dikilmiştir. tıpkı les quatre columnes gibi.

les quatre columnes 2010 yılında katalan meclisinin kararıyla yeniden dikildi

 
bu ilk kararların ardından diktatörlük aşağıdaki politikaları daha rahat uygulamaya başladı

- işçi sendikalarının darbenin tarafına çekilmeye çalışılması. bu konuda kısmi başarı sağlandı, zira anarşist işçi sendikası cnt, rivera'ya pas vermedi ve illegal faaliyete geçti.
- papazların hareket alanı sınırlandırıldı. çıkarılan bir yasayla yeni dini cemaatlerin kurulması yasaklandı.
- yeni ve tek bir siyasi parti kurulması fikri benimsendi. bu parti politika yapmaktan ziyade idari işlerle ilgilenecekti. partinin sloganı "ülke, iman, kral!" olacaktı. bu doğrultuda "union patriotica" partisi kuruldu.
- içeride çatlak sesleri susturulduktan sonra, fas meselesine el atıldı ve isyancı kabileler yenildi.

primo de rivera diktatörlüğü bütün bunlarla ilk başlarda başarılı işler yaptı, ispanyollar arasında altın yirmiler olarak bilinen 1920'li yılların en refah dolu yıllarını yaşattıktan sonra -her diktatörlük gibi- sona yaklaştı. 1930 yılına gelindiğinde rivera, kralın desteğini yitirmiştir ve artık eskisi kadar popüler değildir. işlerin kötüye gittiğini gördüğünden olsa gerek "diyabetim tuttu, artık uğraşamayacam bu işlerle" diyerek istifasını sunmuş, zaten primo'dan bıkkın olan kral istifayı hemen kabul etmiştir. kendi kendini paris'e süren eski diktatör kısa bir süre sonra -istifa ettiği yılın içinde- hayatını kaybetmiştir.

yavaştan francisco franco'nun iktidarı yaklaşmaktadır. artık serinin üçüncü ve sonuncu yazısında biraz da bu sürece bakarız.








0 yorum:

Yorum Gönder

Acción Poética

Acción Poética

Joyas de America Latina

Joyas de America Latina
Gabriel "Gabo" Marquez