ispanya yakın tarihinden bahsedildiğinde akla gelen ilk olgu, en azından belirli bir yaşın üzerinde olanlar için, ispanyol iç savaşıdır. z kuşağının futbol ve la casa de papel gibi popüler öğeler aracılığıyla tanıdığı, boğa güreşleri, flamenco, gitar ve copla gibi öğeleri derinlemesine tanıma fırsatını kaçırdığı (bazılarını iyi ki kaçırdığı) ispanya'nın bugünkü halini alma süreci incelenirken geriye doğru bir yürüyüş gerçekleştirdiğimizi varsayalım. bu yürüşte ilk olarak 1975 yılına, franco'nun öldüğü yıla ulaşırız. burada, geriye doğru yürüyüşümüz devam ettiğinde yaklaşık 40 yıl süren franco iktidarını görürüz. "bu iktidar nasıl oluşmuş yahu?" diyerek geriye doğru yürüyüşümüze devam ettiğimizde, sokaklarda "no pasaran" (geçemeyecekler) sloganlarını atan cumhuriyetçilere karşı "pasaremos" (geçeceğiz) diye bağıran franco taraftarlarını, "ay carmela" marşını söylemeye çalışan "brigadas internacionales" (uluslararası birlikler) üyesi askerleri görürüz. neredeyse bir asır sonra bile hala kullanılan bu kelimelere ve tanımlamalara ek olarak, kulağımıza "viva la muerte" (yaşasın ölüm) sloganı çalınır bir yerlerden. "şunun surasında bir tarih yürüyüşü yapıyoruz, günahımız nedir de hemen ölüm falan diyorsunuz?" diye söylenerek kafamızı uzattığımızda, yine bir asır sonrasında dahi etkisini kaybetmeyecek olan bu sözün söylendiği salonu ve sözü söyleyen kişiyi görürüz. sesimizi çıkarmadan, öyle uzaktan (seksen-seksen beş yıl kadar uzaktan) izlemeye başlarız.
ispanya'da
cumhuriyetçilerin ve sosyalistlerin iktidara gelmesinin ardından 1930'lu
yılların sonuna doğru gerçekleştirilen askeri darbe nedeniyle bir iç savaş başlar. ülkeyi büyük bir yıkıma ve acıya mahkum bırakır. her savaşta olduğu
gibi, aydınlar saldırıların temel hedefleri arasına konur ve bunun bir sonucu
olarak ispanyol şair, oyun yazarı, besteci, ressam ve piyanist garcia lorca,
franco'nun askerleri tarafından, vatana ihanet + homoseksüellik suçlamalarıyla granada'da kurşuna dizilerek öldürülür. (garcia lorca'yı ve tabii ki lorca denilince akla ister istemez gelen salvador dali, luis buñuel gibi isimleri yeteri kadar anmamak bu blog için başlı başına bir talihsizlik olacağından, ilerleyen günlerde bahsi geçen isimlerin kasırgalı hayatları, bu hayatları yaşarken ortaya koydukları ürünler ve ispanyol kültürüne katkıları hakkında farklı başlıklar ekleme planım bulunmaktadır. biz şimdilik lorca'nın kurşuna dizildiği noktaya dönelim. granada üzerinde duralım ve haritadan yukarıya, kuzeye doğru yönelerek salamanca'ya gidelim)
dünya çapında tepki toplayan lorca cinayetinden birkaç ay sonra, salamanca üniversitesinde "dia de raza"
yada "dia de colon" kutlaması için bir tören düzenlenir. tören amerika
kıtasının keşfedilmesini (başka bir deyişle, amerika
kıtasının avrupalılar tarafından işgal edilmesini, yağmalanmasını ve
sömürgeleştirilmesini) kutlamak üzere düzenli olarak gerçekleştirilmektedir.
törenin gerçekleştirildiği üniversitenin rektörü miguel de unamuno'dur. unamuno
onlarca roman, şiir kitabı ve tiyatro eseri yazmış, ispanyol edebiyatına büyük
katkılarda bulunmuş bir yazardır. sosyalist veya cumhuriyetçi değildir, hatta kendilerine mavi
gömlekliler diyen falanjistlerle (frankocular) iletişimi vardır. kendisini ne sağcı ne de solcu olarak
tanımlar fakat sağcılara daha yakındır. franco'yu ise en başından itibaren desteklemiştir.
törene katılan davetliler franco
lehine sloganlar atmakta, konuşmalar yapmakta, ispanya'nın herkesten ve her
şeyden üstün olduğunu ve cumhuriyetçilerin, sosyalistlerin, komünistlerin ve anarşistlerin eline
bırakılmayacağını vurgulamaktadır. konuşmacılar; cumhuriyetçilerin elinde
bulunan katalonya ve bask bölgelerini ülkenin kanserleri olarak tanımlamakta ve
kanserin tedavisi olarak savaşı işaret etmektedir. kalabalığın içinde
franco'nun yakın dostu ve sadık silah arkadaşlarından biri olan josé millán
astray da bulunmaktadır. sert bir asker olmasının yanı sıra ateşli bir
propagandacı olarak da bilinen astray konuşmalar sırasında zaman zaman ayağa
fırlamakta ve "viva (yaşasın)" diye bağırmakta, katılımcılar
"España (İsspanya)" diye hep bir ağızdan cümleyi tamamlamaktadır. (siyah, beyaz, en büyük,.....gibi bir ortam)
törenin yapıldığı üniversitenin
rektörü ve törenin yöneticisi olarak miguel de unamuno kürsüye davet edilir.
kimbilir, belki de, daha iki üç ay önce kurşuna dizilen garcia lorca'yı
düşünerek aydınların korunması gerektiğini anlatan bir konuşma yapmaya başlar. unamuno'nun sözleri, josé millán astray tarafından kesilir. astray
ayağa fırlar ve "abajo la inteligencia! viva la muerte! - kahrolsun
aydınlar! yaşasın ölüm!" diye bağırır. bu slogan ilerleyen günlerde falanjistlerin diline dolanacak, sıklıkla kullanılacak ve yıllar sonra sembolik bir söylem haline gelecektir. üzerine kitaplar yazılacak, filmler çekilecek ve şarkılar söylenecektir. astray söylediği bu cümlenin tarihin çengelinde bu kadar uzun süre asılı kalacağını muhtemelen tahmin etmiyordu. fakat inteligencia'ya karşı duyulan öfkenin bir yansıması olan bu söylem, ilerleyen yıllarda franco yanlıların için bir utanç kaynağı olmuş, bir heyula gibi onları kovalamış ve "ama zamanın şartları..." şeklinde başlayan cümlelerle savunulmuştur. salona dönüp, astray'ın, unamuno'ya, tabir-i caiz ise "hişşş, aydınlar maydınlar! sen ne ayaksın ihtiyar!" dediği andan itibaren neler yaşandığına göz atmadan önce, bu söylemin kullanıldığı birkaç kitabın kapağını paylaşalım.
(en la sala - salonda) kalabalıktan uğultular ve
bağırışlar yükselir. kimisi astray'ın sözlerini tekrarlamakta, kimisi gerilimi
azaltmak için "hayır bütün aydınlara değil, ihanetçi aydınlara ölüm"
şeklinde düzeltme yapmaya çalışmakta, mavi gömleklerini giyinmiş genç
falanjistler salonda asılı duran franco'nun posterine doğru sağ ellerini
kaldırarak nazi selamı vermektedir. unamuno'ya hakaretler yağdıran kitlenin
durulmayacağı anlaşılınca salonda bulunan doña carmen kalkıp unamuno'nun koluna
girer ve onu salondan çıkarır, kalabalığı sakinleştirmek veya yaşlı adamın güvenliğini sağlamak için bu da yetmemiş olacak ki, evine kadar ona eşlik eder. doña carmen, franco'nun
eşidir. bu nedenle salonda bulunanlar unamuno'ya fiziki olarak saldıracak
cesareti kendinde bulamaz. unamuno "viva la muerte! muera la
inteligencia!/ yaşasın ölüm! aydınlara ölüm!" sloganları eşliğinde
salamanca üniversitesinden son kez ayrılır. bu olaydan sonra evine kapanacak ve
iki ay kadar sonra kalp krizinden ölecektir.
kader cilvelidir; viva la muerte denilince akıllara ilk gelen astray değil, unamuno'dur,
- "astray kim yahu?"
0 yorum:
Yorum Gönder