giriş notu: yazıda yıldızla işaretlediğim noktaları bazı gramer
bilgileriyle destekleyeceğim. yıldız sayısına göre yazının sonunda verilen
açıklamaları okuyarak gramerle ilgili bilgi edinebilir, “ya bize ispanyolca
anlat, bırak şimdi tabloyu falan” yakınmalarından tasarruf edebilirsiniz.
bundan sonra, doğrudan gramer anlatımını hedeflemeyen her yazı için bu yöntemi
kullanmaya çalışacağım. yıldızları takip edin (figüratif bir cümle değildir)
bir süredir ispanyol engizisyonu hakkında bir şeyler yazmak
istiyordum. fakat konunun uzunluğu ve karmaşıklığı nedeniyle yazmaya başladığım
andan itibaren yazı akışını sağlayamadığımı, konudan saptığımı hatta (hasta*)
yer yer saçmalamaya başladığımı fark ettiğim için bu yöndeki bütün girişimlerin
taslak halinde kaldı. hem kapsamlı bir işin altına girmemiş olmak hem de yakın
zamanda başladığımız ispanyol ressemlar ve tabloları serisine devam etmiş olmak
için goya’nın engizisyon temalı bir tablosu hakkında konuşacağız. deyim yerinde
değil biliyorum ama bir taşla iki kuş vuracağız**
ispanyolca auto de fe
de la inquisición veya tribunal de la
inquisición olarak adlandırılan tabloyla ilgili ayrıntıları anlamak için ispanyol
engizisyonu hakkında biraz konuşabiliriz.
ülkemizde ve dünyanın genelinde cadıları yakmasıyla bilinen
engizisyon mahkemeleri, ispanyada biraz daha farklı işlemiş ve yerel
politik/sosyal ihtiyaçlara yanıt vermekle yükümlü olmuştur. ispanya tarihiyle
ilgili başka yazılarda da adlarını andığım katolik kralları (reyes catolicos)
engizisyon mahkemelerinin ispanyada kuruluşu sırasında da görüyoruz.
reconquista (yeniden fetih) döneminin başarıyla sona erdiğinin bir delili olan
granada kapitülasyonlarının imzalanmasınan 13 yıl önce, 1478 yılında papalığın
da olurunu alınarak kuruluyor ispanyol engizisyonu. bu tarihte iberya
yarımadasına yukarıdan bakan herhangi bir kişi, yarımadada arap ve berberi
hakimiyetinin silindiğini rahatlıkla görebilir. yüzyıllar süren bu müslüman
hakimiyeti ve yarımadaya roma döneminde gerçekleşen yoğun yahudi göçüne bağlı olarak
ispanya topraklarında herhangi bir dini bütünlük bulunmamaktadır. bu bütünlük
eksikliği, artık ülkenin neredeyse tamamını kontrolü altına almış olan katolik
kralların el atacağı ilk iş olacak, yüzlerce yıldır bir arada yaşayan ve ibadet
eden hristiyan, müslüman ve yahudiler arasında ciddi sıkıntılar ortaya
çıkacaktır.
bu dinlerin mensupları arasında yüzlerce yıl boyunca hiç
sıkıntı yaşanmamış mıdır gerçekten diye bir soru akla gelebilir. tabii ki
yaşanmış, hatta yahudilere karşı büyük pogromlar gerçekleştirilmiştir. ama ne
fiziksel saldırılar ne de sözlü saldırılar iktidarda bulunan kişilerce açıktan
desteklenmemiştir. hatta kendilerine kötü davranıldığını, ayrımcılığa maruz
kaldıklarını düşünen yahudiler sıklıkla krallara başvurmuş ve yaşadıkları sorunlar
kralların doğrudan müdahale ve emirleriyle çözülmüştür.
bu bilgiler doğrultusunda bakıldığında, engizisyon
mahkemelerinin ispanyadaki birincil amacının cadıları avlamak değil, dinsel
bütünlüğü sağlamak ve katolik itikadının yarımadada tamamen hakim olmasını
sağlamak olduğu söylenebilir. kral ve kraliçeye (fernando ve isabel) kesin
bağımlılığı olan bu mahkemelerin politikaya alet edildiğini, ülke içerisinde
muhalifleri ve daha sonra coğrafi keşiflerle (siz burayı coğrafi işgal olarak
okuyun) fethedilen latin amerika topraklarındaki yeni ispanya (bugünkü
meksika), peru ve kolombiyada işgale karşı koyanları korkutmayı hedeflediğini
söylemek yanlış olmaz. zira bu duruma karşı söz söylemek bize kalmamış, ilk
sözü katolik kral fernando’ya (isabelin kocası) mektup yazan papa söylemiştir.
papa yazdığı bu mektubunda özetle “hakiki hristiyanlar da bu işten zarar
görüyor, nedir bu işin aslı? siz ne yapmak istiyorsunuz” şeklinde yakınmış,
karşılık olarak fernando’dan, yine özetle “sen kendi işine bak” yanıtını almış
ve bu yanıtın üzerine çok da ayak diretmemiş, ispanyol engizisyonunu
eleştirmekle daha fazla meşgul olmamıştır.
papanın denetiminden sıyrılan ve kralın tam desteğini alan
engizisyon mahkemeleri tabir-i caizse esmiş gürlemiş, özellikle kuruluşunu
izleyen ilk yüz yıllık süre içerisinde yenilmedik nane bırakmamıştır.
reconquista’nın tamamlanmasının ardından, hali hazırda kullanılmakta olan, yeni
hristiyan tanımlaması daha sık kullanılır hale gelmiştir. yeni hristiyandan
kasıt din değiştirere baskıdan kurtulmaya çalışan yahudi ve müslümanlar için
kullanılmış, hristiyan doğan kişilere ise eski hristiyan adı verilmiştir. yeni
hristiyanlar üzerinde, özellikle daha zengin bir topluluk olan yahudilikten
hristiyanlığa geçiş yapanlar üzerinde bu defa da “gizlice kendi dinlerinin
ibadetlerini yapıyorlar, bizi kandırıyorlar” gerekçesiyle baskı kurulmuş ve bu
iddiayla insanlar yargılanıp yakılmaya varan çeşitli cezalara çarptırılmıştır.
mahkemeler isimsiz şikayetleri de kabul etmiştir. biraz işleyişten bahsettikten
sonra tablo ile ilgili birkaç şey söyleyip tamamlayacağım.
diyelim ki komşunuzdan hiç hoşlanmıyorsunuz ve bu kişiden
nasıl kurtulacağınızı bilmiyorsunuz. çözüm çok basit, engizisyona gidiyorsunuz
“bunlarda bir sorun var, gece garip garip ayin sesleri geliyor evlerinden, ama
hiç bizim isa mesih itikadına benzer ayinler değil bunlar” diyorsunuz ve olay
orada bitiyor. zira bu andan itibaren, sizin isminiz bile geçmeden, söz konusu
kişi sorguya alınıyor. işkenceye tabi tutuluyor. dini bir mahkeme olan
engizisyonun hakimleri (din adamları), söz konusu kişinin ruhunu kurtarmak ve
kıyamet gününde doğru itikat dahilinde dirilmesini sağlamak gibi kutsal bir
işle uğraştıklarına inandıkları için, kimsenin gözünün yaşına bakmıyor. sonunda
itiraf ve pişmanlık bildirimi aldıklarında müthiş bir mutluluk yaşıyorlar ve
sorgulanan kişiyi laik mahkemeye teslim ediyorlar. laik mahkeme adını duymak bu
yazıyı okuyanları rahatlatabilir ve “oh be sonunda işkence sona erdi” diye
düşünmeye itebillir. fakat laik kola devretme o dönemde ölüm anlamına geliyor
zira engizisyon mahkemeleri dini kurumlar olduğu için ölüm kararı alamıyorlar
ve bu pis işi laik mahkemelere bırakıyorlar. bundan sonraki süreçte ilgili
kişinin bütün mallarına el konuluyor (yahudilerin zenginliği düşünüldüğünde bu
yargılamaların hiç de dini sebeplere dayanmadığı söylenebilir) ve cezanın
uygulanması süreci başlıyor.
cezanın uygulanmasının ilk adımı auto de la fe etkinliği. ibreti alem için halka açık olarak, bazı
durumlarda zorunlu katılımla, gerçekleştirilen bu etkinlik sırasında
cezalandırılacak olan kişilere, cezalarına uygun elbiseler giydiriliyor.
goyanın çizdiği tabloda kafalarında uzun kukuletalar bulunan karakterler
cezalandırılmasına karar verilen kişileri canlandırıyor. kukuletaya ek olarak
sambenito*** adı verilen kıyafet giydiriliyor. kıyafet sarı renkli ve üzerinde
haç bulunuyorsa kilisenin suçlunun öldürülmesine gerek bulunmadığını bildiriyor
ve kişi bir süre bu kıyafetle dolaştırılıp topluluğun aşağılamasına maruz
bırakılıyor. kilisenin belirlediği süre boyunca kıyafeti sadece evdeyken
üzerinden çıkarabiliyor. şayet kıyafetin üzerinde ejderjalar, alevler ve şeytan
figürleri bulunuyorsa yandınız demektir. (bu
cümle de figüratif değil zira sadece yakılacak kişiler bu şekilde giydiriliyor).
fakat derdi günü hristiyanlığınızı kurtararak öbür dünyanızı garanti altına
almak olan (güya) engizisyon mahkemesinin size bu dünyada son bir güzelliği de
olmuyor değil. eğer son anda pişmanlığınızı haykırırsanız, “ben ettim siz
etmeyin, vallahi de billahi de doğru yola geldim” diye ağlarsanız sizi garrote vil denilen düzeneğe
götürüyorlar. garrote vil, “suçlunun” boynunu kırmak için hazırlanmış demir
düzeneğe verilen isim. yani sizi yakmadan önce öldürerek merhametlerini
gösteriyorlar.
genelde açık alanlarda, meydanlarda yapılan bu etkinliği
goya bu defa kapalı bir alanda, muhtemelen bir kilisenin içinde veya mahkeme
için özel olarak ayrılmış büyük bir binanın salonunda resmetmiş. sambenito
giydirilmiş dört suçlu birkaç saat sonra başlarına gelecek olan felaketi
bekliyor. sağ arka tarafta bulunan ve olayı izleyen kalabalık silik ve içiçe
geçmişken ön tarafta bulunan hakimler, din adamları, mahkeme görevlileri ve
suçlular daha anlaşılır bir şekilde çizilmiş. elleri bağlı durumdaki
suçlulardan ikisi öne doğru eğilmiş. özellikle sağ tarafta öne eğilen kişi dua
eder gibi görülüyor. belki de son bir kurtuluş çabası içerisinde dindarlığını
göstermeye çalışıyor. masanın ön tarafında oturan bir din adamı sandalyeye
oturtulan suçlulardan birine doğru elini uzatmış, belli ki o kişi hakkında konuşuyor
ama yüzünü mahkeme heyetine dönmüş durumda. muhtemelen suçludan tiksindiği için
yüzüne bile bakmak istemiyor.
46 cm × 73 cm tuval üzerine yağlı boya ile çizilen bu tablo
goyanın “deliler evi” “kendini kırbaçlayan insanlar" gibi tablolarıyla benzerlik göstermekte ve bu tablolar bir
seri olarak kabul edilmktedir.
* hasta kelimesi –e kadar anlamına geldiği gibi “dahi”, “bile”,
ve ilginç bir şekilde “hatta” anlamında da kullanılabilir.
örnek:
hasta los ciegos pueden ver la fealdad de mi alma
ruhumun çirkinliğini körler bile görebilir.
hasta los ciegos pueden ver la fealdad de mi alma
ruhumun çirkinliğini körler bile görebilir.
bu cümleyi “hatta körler bile….”şeklinde de tercüme
edebiliriz. hatta kelimesinin “dahi”, “bile” şeklinde kullanımı için “hasta”
kelimesini iç rahatlığıyla kullanabilirsiniz.
Sanırım başka bir örnekle daha anlaşılır olacak:
No puedo caminar, no puedo ponerme de pie, hasta no puedo
moverme el brazo.
Yürüyemiyorum, ayağa kalkamıyorum, hatta kolumu (bile) kıpırdatamıyorum.
Yürüyemiyorum, ayağa kalkamıyorum, hatta kolumu (bile) kıpırdatamıyorum.
** bir taşla iki kuş vurmak deyiminin ispanyolcası neredeyse
birebir aynı fakat ispanyollar vurmak yerine öldürmek fiilini kullanarak daha
gerçekçi davranmışlar ve taş yerine “bir atışta” demişler. “matar dos pájaros de un tiro”
örnek verelim:
tú siempre quieres matar dos pájaros de un tiro, pero la vida no es tan fácil.
sen hep bir taşla iki kuş vurmak istiyorsun ama hayat o kadar kolay değil.
örnek verelim:
tú siempre quieres matar dos pájaros de un tiro, pero la vida no es tan fácil.
sen hep bir taşla iki kuş vurmak istiyorsun ama hayat o kadar kolay değil.
*** sambenito kelimesi “saco
bendito” yani “kutsal/kutsanmış
çuval” tanımlamasının halk dilinde bozulmasıyla oluşmuştur.
cezalandırılacak olan kişilere giydirilen bu kıyafet çuvaldan dikilmektedir ve
dikildikten sonra din adamları tarafından okunup üflenerek kutsanmaktadır. ilk
başlarda sadece cezalandırılmak üzer giyilen sambenito bir süre sonra verilen
bir emirle daha uzun bir süre kullanılmaya başlanıyor ve yakılan kişilere
giydirilen sambenito’lar yakma işlemi öncesinde çıkarılıyor ve en yakın
kilisenin görülür bir yerine asılıyor. bu şekilde topluma uzun süreli bir ders
verilmiş oluor. bu acımasız gelenek ispanyol dilinde birkaç deyimin ortaya
çıkmasını sağlıyor. “colgar a uno el
sambenito” yani “birnin sambenito’sunu asmak”, ve “llevar el sambenito” yani “sambenito
giymek”. engizisyonun birçok masum kişiyi öldürdüğü sabit olsa gerek ki bu
deyimler “birini asılsız bir şekilde
suçlamak”, “suçu birinin üstüne
yıkmak” anlamlarına geliyor. cümle içinde kullanalım “ohooo sen burada
saçma sapan işlerle uğraşırken, sambenitonu astılar/üzerine geçirdiler bile”.
girişte de söylediğim gibi konunun dağınıklığı ve uzunluğu
sebebiyle yazı da biraz uzadı. bir sonraki başlıkta görüşme üzere. dikkat edin
de kimse üzerine sambenito geçirivermesin.
0 yorum:
Yorum Gönder