Bir Barbar Bir Barbara, Bre Barbar Gel Barabar Roma'yı Yıkalım Demiş

milattan önce dokuzuncu yüzyılda kurulan roma şehir devleti güçlenip genişlemiş ve akdenizin tamamını içine alan bir imparatorluğa dönüşmüştür. imparatorluk öylesine büyüktür ki akdenizin bütün kıyıları roma'ya ait olduğundan, bu denize romalılar, mare nostrum (yani mar nuestro, yani bizim deniz) adını vermiştir.* 

roma imparatorluğu ve mare nostum veya mar internum (iç deniz) olarak adlandırılan akdeniz

bu kadar büyük güç belasız olmaz tabi, romanın belası milattan sonra beşinci yüzyılın başlarında şiddetlenen barbar istilasıdır. asya steplerinden gelen hunların baskısıyla yer değiştirmek zorunda kalan barbar kavimler roma imparatorluğunun içlerine doğru istilalar başlatmış, roma bu istilalar karşısında daha fazla direnemeyerek yıkılmıştır.**

roma yağmalanırken, tabloya bakılırsa, erkeklerin savaşında olan yine kadınlara olmuş diyebiliriz

yukarıda yıldızla işaretlediğim hususları sıkıcı dipnotlar olarak aşağıda açıklamak üzere bir tarafa bırakalım ve barbar kelimesinin kökenine inmeye, bu sayede toplumlara ve dillere açılan küçük pencerelerden bakmaya çalışalım. öncelikle barbar tanımlamasının temelinde hayat tarzı değil dil olduğunu belirtelim. barbar kelimesi grekçedir. pejoratif yani küçük görücü, küçümseyici, kötüleyici bir yakıştırmadır. yunanlar (yunanlılar değil) latince ve grekçe konuşmayanlara barbar adını vermiştir. yunanlıların verdiği bu kelimenin bire bir çevirisi "geveleyen", "ne dediği anlaşılmayan" kişidir. güncel olarak ingilizcede bulunan "bla bla" kullanımıyla benzeştirilebilir. bla bla eden, bar bar bir şeyler anlatan ama ne dediği anlaşılmayan insanlardır barbarlar. yani bizim kavimler göçü olarak adlandırdığımız *** başkalarının barbar istilası dediği tarihin seyrini değiştiren ve avrupa'nın bugünkü halini almasını sağlayan tarihi olayın kahramanları her önüne geleni yakıp yıkan, elinde baltayla, topuzla ortalığı kan gölüne çeviren insanlar değil, dönemin en büyük iki medeniyetinden (kendi bakış açılarına göre) birinin dilini konuşamayan insanlardır. bazı kaynaklar, roma içlerine giren insanların savaşçı olmadığını, yine göç eden bu insanların yaşam alanı arayışında olduğunu, çoğunun silahsız olduğunu iddia etmektedir.

daha sonra silahlanıp, barbar kelimesinin günümüzde kullanılan anlamda kullanılmasına neden olacak faaliyetler yapmışlar mıdır, evet. hem de nasıl! fakat bu yazının konusu barbar konan filminin analizinden ziyade, kelimenin etimolojisine bakmak ve toplumlar - diller ilişkisini, internetin, google translate'in bulunmadığı dönemlerde yan yana gelen toplumların birbirlerini tanımlama şekline bir bakış atmaktır.

bu noktada barbar istilasını ve kavimler göçünü birkaç yüzyıl geçelim (tarihte böyle bir seçeneğimiz var, hoop ileri saralım ve hakkında konuşalım. keşke gelecek için de ileri sarma opsiyonumuz olsaydı) ve müslümanlığın ilk yıllarına dönelim. fetihlerin kuzey afrika'ya doğru uzandığı bu yıllarda islamı en hızlı kabul eden milletlerden biri, imaziyen dilini konuşan amazigh milleti olmuştur. fakat araplar bu milletin dilini anlamadıklarından, grekçeden aldıkları barbar kelimesini modifiye ederek berberi yakıştırmasını yapmıştır. amazigh kelimesi imaziyen dilinde "özgür insan" anlamına gelmektedir. fetihten önce kendilerine özgür insanlar adını veren bu topluluk fetihten sonra yapılan barbar yakıştırmasına pek alışamadıklarından ve araplar tarafından ikinci sınıf müslüman olarak görüldüklerinden olsa gerek, isyanlar başlatmışlardır fakat bu yazının konusu amazigh isyanları ve sonuçlarını kapsamamaktadır. 

berberiler ve araplar arasındaki ayrım oldukça belirgin olmasına rağmen bu iki topluluk birbiriyle sürekli karıştırılır. yazılarını karşılaştırmak için aşağıdaki resme bakabilir ve aradaki belirgin farkı görebilirsiniz. güncel olarak ispanyada berberi anlamına gelen bereberi kelimesi yerine amazigh kelimesinin kullanılması yönünde ciddi bir eğilim vardır.

üstte arapça ortada imaziyen dili yani berberi dili, fark belirgin

aztekler, ne dedikleri hakkında herhangi bir fikre sahip olmadıkları komşuları için popoloca kelimesini kullanmışlardır. bu kelime kendi dillerinde (nahuatl dili) "po po bir şeyler geveleyen insanlar" anlamına gelmektedir.

tarih boyunca insanlar, anlaşamadıkları insanlara yine milletler anlaşamadıkları milletlere dillerinden yola çıkarak pejoratif etiketler takmışlar ve takmaya da devam ediyorlar. dil bilmenin, dil öğrenmenin önemi de işte tam bu noktada kendini gösteriyor. sonuçta "insanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa" diye boşuna denmemiş.


bir sonraki yazıda görüşmek üzere amigolarım.


sıkıcı dipnotlar:

* mare nostrum adı, 20. yüzyılda mussolini yönetimi altındaki italya da akdeniz için kullanılmış, bu şekilde italyanların emperyal rüyalarına gönderilme yapılmış yine bu doğrultuda akdenize kıyısı olan bir çok ülkeye italyan saldırıları olmuştur. olayın sonunda "her mussolini kendi bacağından asılır" tarzında bir deyim ortaya çıkmamış ama çıkmasına da bir şey kalmamıştır. mussolini gibi almanya ve japonya da dünya savaşı sırasında kurdukları hayallere resmi adlar vermişler ve savaşlarını bu adların çevresinde örgütlemişlerdir. italyanlar için mare nostrum olan bu büyülü proje, japonlar için büyük doğu asya ortak refah alanı, almanlar içinse lebensraum (yaşam alanı) olarak kodlanmıştır. savaş kötüdür, pistir, tu kakadır. mare nostrum'un en güzel kullanımlarından biri can yücel'in mare nostrum şiiridir.

** barbar kavimler karşısında yıkılan roma aslında imparatorluğun batıda kalan kısmıdır. doğu roma imparatorluğu, fatih sultan mehmet tarafından 1453 yılında sona erdirilecektir. m.ö. 900 artı 1453 dersek ikibin bilmem kaç yüz yıllık bir imparatorluk söz konusudur. imparatorluğun son yöneticisi I. theodosius olmuş, onun ölümünün ardından imparatorluk oğulları arasında bölünmüş, doğuda kalan topraklar arcadius'a başkenti istanbul olacak şekilde, batıda kalan topraklar ise honorius'a başkenti milano olacak şekilde bırakılmıştır. bu iki kardeşin birbirinden hazzetmediği, bölünme meselesinin aslında bir toprak bölme olmadığını sadece idari olarak bölünme olduğu fakat zamanla imparatorluğun bu iki bölümünün birbirinden bağımsız hale geldiği ve bir daha asla birleşemediği bilinmektedir. bir de arcadius'un tavuk hikayesi vardır ki tam bir komedidir. bizans tarihçisi procopio'nun naklettiği üzere arcadius'un çok sevdiği ve eliyle beslediği roma adında bir tavuğu vardır. askerler gelip romanın yok olduğunu söylediğinde, "nasıl olur daha sabah elimle besledim" diye tepki gösterir. askerler durumu anlatıp yok olan roma'nın batı roma imparatorluğu olduğunu, vizigotların imparatorluğu yıktığını ve yağmaladığını açıkladığında arcadius rahatlayarak soluğunu boşaltır ve "yahu ben de tavuktan bahsediyorsunuz zannettim" der. bu kadar sevmezler kardeşler birbirini.

*** kavimler göçü ve barbar istilası kavramları politik kavramlardır. italyanlar bu olaya barbar istilası derken cermen dil ailesinden gelen ülkelerin çoğunda bu olay büyük göç, göç dönemi olarak adlandırılmaktadır. dil politik ve canlı bir varlıktır sonuçta.

0 yorum:

Yorum Gönder

Acción Poética

Acción Poética

Joyas de America Latina

Joyas de America Latina
Gabriel "Gabo" Marquez