aslında, birkaç yüzyıl geriye gidebilseydik bu deyimin size çıkmasını şanssızlık olarak görmeyecek, hatta bu deyimle tanımlanmış olmaktan gurur duyacaktınız. evet, tam da düşündüğünüz gibi; deyim zaman içinde anlamı kayması yaşamış, pejoratif, iğneleyici, laf sokucu bir karakter edinmiştir. kelimelerin ve deyimlerin de, tıpkı insanlar gibi, maküs talihleri olabiliyor.
susana'ya dadanan viejo verde yargıçlar |
iber yarımadasının kart zamparalık anlayışı hakkında bilgi vermeye geçmeden önce, anlam kaymaları hakkında biraz konuşabilir, talihleri tarafından negatif anlama doğru itilen kelimelere bakıp "semantiğin bir cilvesi işte!" diyerek iç çekebiliriz. ilk örneğimiz genç, şen, alımlı kadın anlamına gelen ve kız çocuklarına isim olarak verilen "yosma" kelimesi olsun. önceleri pozitif anlamlar içeren kelime, zamanla toplumun hazzetmediği tavırlar sergileyen, komünite (sociedad) tarafından belirlenen kurallara uymak istemediği için marjinalleştirilen (el margen'e yani marjine, kenara, sınıra itilen) kadınları tanımlamak için kullanılmaya başlamıştır. kelimenin bu semantik yolculuk sırasında durduğu duraklardan iki tanesine bakalım. orhan veli'nin ilk olarak 1947 yılında yayınlanan "istanbul'u dinliyorum" şiirinde bir yosma referansını görüyoruz.
".....
istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
bir yosma geçiyor kaldırımdan;
küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
bir şey düşüyor elinden yere;
bir gül olmalı;
istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı..."
birinci durakta, kaldırımdan geçerken elindeki gülü düşüren yosma, semantik değişimler için çok da uzun sayılmayacak bir zaman diliminin ardından ulaşılan ikinci durakta, yeşilçamın da büyük etkisiyle, iyiden iyiye dışlanıyor, elindeki gül alınıp doğrudan "fahişe" olarak tanımlanıyor.
bu süreçte anlam kaymasına neden olan değişimin yosmanın tavırlarında mı yoksa toplumun algısında mı gerçekleştiği sorgusunu atlayarak yazıya devam edelim. ilk örnekte kız çocuklarına verilen bir ismi konuştuk. ikinci örneğimizi erkek çocuklarına verilen ve yine anlam kayması yaşayan bir isme, satılmış ismine ayıralım.
tıbbın, ulaşımın, teknolojinin bugün olduğu kadar yaygın olmadığı dönemlerde bebek ölüm oranının oldukça yüksek olması istatiklerle doğrulanabilen bir gerçekliktir. dünyaya gelen çocuklarının hayata tutunamamasının sebenini uğursuzluk/lanet olarak gören aileler, şamanlara dayanan bir geleneğini kullanmış, laneti çocuktan uzaklaştırmak amacıyla çocuğun kendilerine ait olmadığını, başkalarına (genellikle ölüme karşı koyabilecek bir güce) satıldığını (adandığını) söylemiş ve bu satılmışlık durumunu çocuğun adına iliştirerek durumu resmiyete dökmüştür. satılmış ismi bir tür isim büyüsüdür. bebeklerin ölümüne sebep olan güç, çocuğun satılmş olduğunu duyunca onu almaktan imtina edecektir. etimolojik açıklama olarak farklı versiyonların buluştuğu ortak nokta budur. kısacası ismi satılmış olan birini gördüğünüzde kendisinden önce doğan en azından birkaç kardeşinin öldüğünü doğrudan anlayabiliriz. çocuklara verilen isimlerle topluma o çocuk hakkında bazı bilgiler sunulduğunu zaten biliyoruz. örneğin kız çocuklarına verilen yeter ismi "bilmem kaçıncı çocuğu doğurdum, bundan sonra artık doğurmam!" mesajını içerirken, döndü veya döne ismi üstüste kız çocuğuna sahip olan ailelerin, bir sonraki çocukta şanslarının dönmesini istediklerini vurgulamaktadır. bu kullanımlara aşina olmayan yeni nesiller, örneğin "satılmış" ismini duyduklarında "kim çocuğuna böyle bir kötülük yapmak ister" diye düşünerek, aile kavramını sorgulamaya başlayabilir. yosma örneğinde değişenin toplum mu yoksa yosma mı olduğu konusuna girmemiştik ama burada değişenin tıp ve teknolojideki ilerlemeler olduğunu, bebek ölümlerinin tıp ve bilim sayesinde azalmasına bağlı olarak bu ismin kullanım alanının daraldığını ve anlam kaymasının yanı sıra kaybolma riskiyle karşı karşıya bulunduğunu söyleyebiliriz.
anlam kaymaları her zaman olumsuza doğru ilerlemek zorunda değildir. bazen olumsuz anlamda kullanılan bir kelimeyi veya deyimi, uzun yılar sonra olumlu anlamlar verirken de görmek mümkündür. örneğin "yaman komşu, yaman avrat, yaman at; birinden göç, birini boşa, birini sat" atasözünde yaman adjetivo'su kötü anlamına gelirken bugün sadece olumlu anlamıyla kullanılmakta ve kötüden övgüye doğru gerçekleşen anlam kayması durumuna bir örnek oluşturmaktadır.
türkçe örneklerden ayrılıp, bu başlığın konusu olan viejo verde'ye dönelim. yeşil renk, doğada gençliği ve hayatı simgeler. yaprakların, bitkilerin tazeliğinin ve canlılığının göstergesidir. bu pratik bilgiden yola çıkan insanlar, "ilerleyen yaşına rağmen hala dinç olan", başka bir deyişle "iyi yaşlanan" kişileri tanımlamak için, birebir çevirisi "yeşil yaşlı" manasına gelen deyimi kullanmışlardır.
ilk başlarda "vay be, adama bak. yaş yetmiş ama iş bitmemiş" şeklinde açıklanan deyim günümüzde "amca! yaşından başından, saçından sakalından da mı utanmıyorsun!" tepkisi gerektirecek şekilde bir değişim geçirerek, yaşından beklenmeyen cinsel faaliyetler peşinden koşan kişileri tanımlar hale gelmiştir.
+ hulk 80 yaşına gelince ne olacak? - yeşil bir yaşlı (viejo verde) olacak. |
bu kullanım ispanyolcada kendisine çok güçlü bir yer bulmuş hatta başka deyimleri de etkileyerek kendine benzetmiştir; bir zamanlar chiste rojo veya chiste colorado (yani kırmızı fıkra, renkli fıkra) olarak tanımlanan cinsel içerikli fıkralara "chiste verde" denilmeye başlamıştır. yazıyı bitirmeden önce "öğrendiğimiz bilgiyi cümle içinde kullanalım" yazacak, ardından "ben bugün viejo verde gördüm" örneğini verecektim ama cümledeki esprinin, zaman içinde kullanımdan düşmeye (desuso) bağlı olarak anlaşılmayacağını düşünerek vazgeçtim. sonraki yazıda görüşmek üzere.
not: deyim ingilizcede "a dirty old man" olarak bilinir. tabi böyle denince barış manço'nun "nick the chopper" şarkısı geliyor aklımıza. şarkının sözleri bu başlığın içeriğine tam olarak uymasa da dirty old man nick'in macerasını dinlemek isteyenler buraya tıklayabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder