İspanyol kültürünün ayrılmaz bir parçası olarak görülen Carmen operası, Fransız besteci Bizet tarafından, yine Fransız yazar Prosper Mérimée’nin aynı adlı 1845 tarihli romanından uyarlanarak yazılmıştır. Hikayeyi ilk olarak, Montijo Contesi Maria Manuela’dan dinleyen Mériméer, romanını başından gerçekten geçmiş gibi, birinci ağızdan anlatımla yazmıştır.
Roman, Mérimée’nin, milattan önce 45 yılında gerçekleşen ve roma iç savaşını sonlandıran Munda savaşının yapıldığı alanı bulmak üzere, fransa’dan yola çıkarak endülüs topraklarına ulaşmasıyla başlar. İspanyol rehber eşliğinde araştırmasına başlayan Mérimée, yolda Don Jose Navarro ile tanışır. Rehber, Mérimée’yi, Navarro’nun tekin bir insan olmadığı yönünde uyarır. Yanında saati dışında değerli herhangi bir eşya taşımayan yazar, Jose’ye yemek ve sigara ikram eder.
(İspanyolca alıntıların tercümesini, alıntının hemen altında okuyabilirsiniz.)
İspanya'da sigara (puro) sunmak ve bunu kabul etmek dostane ilişki kurmak demektir, tıpkı doğuda tuz ve ekmek paylaşmak gibi. |
Yemeğin ardından, aynı handa konaklamak üzere yola düşerler. Hanın rahatsız yatak yerlerinde uyuyamayan Mérimée daha rahat bir yer bulmak umuduyla dışarı çıkar ve gecenin bir yarısında, handan ayrılmakta olan rehberle karşılaşır. Rehber, Jose’nin bir haydut olduğunu ve yakalatan kişiye ödül verileceğini söyleyerek handan ayrılır. Mérimée hana dönerek Jose’ye durumu anlatır ve kaçmasını sağlar.
İkinci bölümde yazar Cordoba’ya doğru yolculuğuna devam eder. Kadınların yıkanmak için nehire girdiği bir sahneyi ayrıntılarıyla birlikte tasvir eder. Yıkanma faslı sona erdikten sonra kadınlardan biri yanına gelir. Carmen’le orada tanışır. Uzun bir sohbetin, yürüyüşün, birlikte sigara tüttürmelerin ve dondurma yemelerin ardından, falcı olan kadın Merimeree’i evine davet eder. Fal bakılırken eve sinirli bir adam girer. Gelen kişi Jose’dir. Karşısında eski dostunu gördüğü için kendini şanslı hisseder yazar. Yoksa başına neler gelebileceğini tahmin etmektedir.
-Ah beyim, sizsiniz, dedi. Baktım ve arkadaşım don Jose'yi tanıdım. O an, onu ipten kurdardığım için biraz üzülmüştüm. |
Herhangi bir sıkıntı yaşamadan evden ayrılabildiği için sevindiği sırada saatinin cebinde olmadığını fark eder, fakat akıbetini araştırmak da istemez. Araştırmasına devam etmek için şehri terk eder. Uzun bir süre sonra şehre tekrar yolu düştüğünde kendisini tanıyan bir rahibi ziyaret eder. Rahip, kendisini gördüğüne çok sevindiğini anlatır ve saatinin bulunduğunu bildirir. Jose hücreye kapatılmış, saate el konulmuştur. Eski dostu olarak bu özel saatin Merimeree’e kendisine ait olduğunu bilen rahip, Jose’nin kısa bir süre sonra idam edileceğini, idam ediliyor olmasının saatle herhangi bir ilgisi bulunmadığını, söz konusu kişinin azılı bir hırsız ve katil olduğunu ekler ve Jose’yle bir görüşme ayarlayabileceğini söyleyerek sözü karşı tarafa bırakır. Merimeree ziyaret etmek istediğini bildirir ve ertesi gün, yanına birkaç sigara alarak Jose’nin hücresine gider.
Carmen ve Jose’nin hikayesi, kitabın bu noktasından itibaren, Jose’nin ağzından anlatılmaya başlanır. Jose, Bask bölgesindendir. Yoksulluk ve işsizlik nedeniyle oradan ayrılıp Jandarma olmaya karar verir ve Sevilla'ya gider. Jose, jandarma olduktan sonra kısa sürede başarı gösterip onbaşı rütbesini alır.
Bizim dağların insanları askerlik mesleğini çabuk öğrenir. Hemen onbaşılığa yükselmiştim |
Biz basklılar, İspanyolların hemen tanıdığı bir aksanla konuşuruz. |
Jose, kadını serbest bırakır. Bunun karşılığında meslekten çıkarılır ve hapse konur. Yaptığının büyük bir hata olduğunu düşündüğü sırada hapishane nöbetçisi kendisine bir ekmek uzatır ve kuzeninin gönderdiğini söyler. Jose’nin kuzenleri orada yaşamamaktadır. Ekmeği böldüğünde içinden bir İngiliz törpüsü ve altın bir para olduğunu görecektir. Ekmeğin, Carmen tarafından gönderildiğini anlar ama hapisten kaçmak gibi bir niyeti yoktur. Törpüyü de parayı da kullanmaz. Amacı hapishaneden çıktıktan sonra Carmen’i bulmak ve parayı ona iade etmektir. Serbest bırakıldıktan sonra görevine iade edilir. Ama artık rütbesi yoktur, sıradan bir asker olmuştur. Albayın evinin önünde nöbet tuttuğu bir gün Carmen, yanında bazı Çingene müzisyenlerle Albayın evine gelir. Şarkıların, dansların, şarapların tüketildiği gecenin sonunda müzisyenler ve Carmen evden çıkıp kendileri için bekletilen at arabasına doğru ilerlermeye başlar. Daha eve girerken Jose’yi tanımış olan Carmen ona fısıldayarak kendisini nerede bulabileceğini şifreli olarak bildirir.
Carmen yanımdan geçerken, sizin de gördüğünüz bakışlarını üzerime dikti ve bana şunu söyledi "Hemşehrim, lezzetli kızarmış balık yemek istiyorsan Triana'ya, Lillas Pastia'nın evine gitmelisin." |
Nöbet süresinin dolmasının ardından Jose traş olur, taranır ve Triana’ya, Lillas Pastia’nın evine doğru yola koyulur. Carmen’i orada bulur ve parayı iade eder. O parayla yiyecek, meyve, şarap alırlar ve geceyi birlikte geçirirler. Sabah olduğunda vedalaşırlar. Carmen, Jose’nin artık onu aramaması gerektiğini, kendisinden hoşlandığını ama kurt ile kuzunun yan yana olamayacağını söyleyerek ayrılır.
Geçirdikleri gecenin ardından Carmen’e aşık olan Jose umutsuzca kadını arar. Fakat hiçbir yerde bulamaz. Yine bir gece nöbet tutarken çıkagelir Carmen. İngiliz malı kaçak eşya taşıyan arkadaşlarının geçmesine izin verirse kendisine para verileceğini söyler. Jose kabul etmez. Bunun üzerine Carmen kendisiyle bir gece daha geçirmeyi önerir. Jose bu teklifi de reddedince, Carmen, bu durumda senin üstün olan jandarmaya giderim ve onunla bir gece geçirmeyi teklif ederim. O, geçmemize izin verir dedikten sonra Jose teklifi kabul eder. ertesi gün buluşurlar. Carmen sıkkındır. Bir gece önce kendisini yalvartmasına, tekliflerini reddetmesine bozulmuştur. Tartışırlar ve ayrılırlar. Aynı gün bir kilisede karşılaşıp, barışırlar. Carmen yeniden görüşeceklerine dair söz verip ayrılır ama yine ortadan kaybolur. Jose yine durmaksızın kadını arar. Buluşmak için kullandıkları eve hergün defalarca gidip gelir ve sonunda kadınla karşılaşır. Ama Carmen yalnız değildir, yanında yüzbaşı vardır. Eve onunla girmektedir. Jose ve yüzbaşı kavgaya tutuşurlar ve Jose, yüzbaşıyı öldürür. Bu defa Carmen ona yardım eder ve şehirden kaçırır. Jose’yi kaçakçılık yaptığı insanlarla tanıştırır ve gruba dahil eder. Jose yeni işini çok sever. İyi para kazanmaktadır ve Carmen’i sürekli görmektedir. Bu mutlu günler Carmen’in kocası olan Tek Gözlü Garcia’nın, hapisten çıkmasıyla son bulur.
Kısa bir süre sonra Tek Gözlü Garcia'yı gördüm; çingeneler tarafından o güne kadar yetiştirilmiş en korkunç canavar oydu: ruhu da teni kadar karaydı, hayatımda tanıdığım en büyük suçluydu. |
Garcia’nın kaçakçı grubuna dahil olmasının ardından Carmen’i kıskanarak günlerini geçiren Jose, iskambil oynadıkları bir gece, bir bahane bulup Garcia ile kavga eder ve adamı öldürür. Carmen artık tamamen kendisinin olacaktır. Başlarda bu plan tutmuş gibidir. Kaçakçılık işini Jose ve Carmen birlikte yürütmektedir. Araları hiç olmadığı kadar iyidir. Bu mutlu dönem uzun sürmez. Granada’da boğa güreşlerini izleyen Carmen, Lucas adında bir boğa güreşçisine gönlünü kaptırır. Jose, Carmen’in artık kendisini sevmediğinden emindir ama bir umut, birlikte Yeni Dünya’ya (Amerika) taşınmayı ve yeni bir hayata başlamayı önerir. Carmen bu teklifi, özgürlüğünden ödün vermeyeceğini, özgür doğduğunu ve özgür ölmek istediğini söyleyerek reddeder. Jose, Carmen’i bıçaklayarak öldürür.
Kitap burada bitmez ama yazar kitabın son bölümünü Çingenelerin dış görünüşü, konuştukları diller ve yaşam biçimleriyle ilgili izlenimlerine ayrılmıştır. Roman 1845 yılında basılır. Otuz yıl sonra, 1875’te Bizet tarafından bestelenen, kitabın üçüncü bölümünü, yani Jose’nin hücrede yazara anlattıkları kısmı, içeren opera Paris’te ilk defa gösterilir. O tarihten bu yana operaya, tiyatroya ve sinemaya birçok defa uyarlanan Carmen, İspanyol kültürü denilince akla gelen ilk isimlerden biridir.
Aşağıdaki videoda 1938 yılında İspanyol-Alman ortak yapımıyla çekilen “Carmen la de Triana” filminden bir sahne izleyebilirsiniz. Bu uyarlamaya göre Carmen’in sevgilisinin adı Antonio Vargas Heredia’dır. Tütün fabrikasında çalışan Carmen, sevgilisine tütün götürmek için kapıda nöbet tutan jandarmadan, Jose’den yardım almıştır. Akşam olunca bir tavernada karşılaşırlar. Jose, Carmen’e kime tütün götürdüğünü sorar ve Carmen soruya bir şarkıyla yanıt verir. Şarkıyı söyleyen kadın İspanya’nın en iyi aktrizlerinden Imperio Argentina’dır. Kendisini ve Copla’larını severiz ve bugüne kadar sahnelenmiş en iyi Carmen rollerinden biri olduğunu kabul ederiz.
Bir sonraki sahne 1983 tarihinde, yönetmenliğini Carlos Saura’nın, müziklerini ise Paco de Lucia’nın yaptığı mükemmel uyarlamanın fragmanıdır.
Sinemada gerçekleştirilen en son Carmen uyarlamasının fragmanını ise aşağıdaki videoda bulabilirsiniz. Burada da Paz Vega mükemmel bir iş çıkarıyor. Filmlerin tamamını tavsiye ederim. İsteyen olursa romanın İspanyolcasını pdf olarak yollayabilirim. Bir sonraki yazıda buluşuruz amigos.
¡Viva Carmen!
0 yorum:
Yorum Gönder