---aklınıza esti ekvador ginesine gittiniz. orada gezinip "burada tam olarak ne işim var" diye kendi kendinizi sorgulayarak dolaşırken, yıllar önce yaşadığınız mahallenin sıhhi tesisatçısının kahvede gazoz içtiğini gördünüz. "görmese bari" diyerek rotanızı nasıl değiştireceğinizi hesaplarken göz göze geldiğiniz. kuracağımız cümle aynen şu olur "vay sıhhi tesisatçı abi, sen ne arıyorsun buralarda, el mundo es un pañuelo vallahi."
--- milli piyango bileti almak için şanslı büfenin önüne sabahtan sıraya girdiniz, büfenin açılmasına daha yarım saat var. black friday ergenlerinden hallice olduğunuzu farkedip canınız sıkıldı, bu can sıkıntısından kurtulmak için önünüzde sıra bekleyen abiyle laflamaya başladığınız. laf döndü dolaştı memlekete geldi (bizde laf buraya gelmek için çok dolaşmaz, ilk olarak buradan başlar, bunu biliyorum ama sahneyi kurmaya çalışıyorum). sırasıyla aynı şehirden, aynı ilçeden ve aynı mahalleden olduğunuzu öğrendiniz. coğrafi konumla ilgili kısımlar bittikten sonra, tanınıp tanınmadığı sorgulanmak üzere mahalleden bazı isimler ortaya atılmaya başladı, isimlerin de bazılarını tanıdıktan sonra bilmem kimin bilmem nesi olduğunu öğrendiniz. cümlemiz şu: "yok canım, sen o musun? el mundo es un pañuel derlerdi de inanmazdım, ben de şeyin arkadaşıyım, hani şey var ya..." (iç ses, hay yere batsın mendili de bilete de!).
biraz mübalağa oldu ama siz meseleyi anladınız.
bana göre dünyanın en keyifli uğraşlarından biri deyim çevirmektir. farklı kültürlerin aynı durumlar karşısında hangi benzetmeleri kullanmayı tercih ettiğini öğrenmek ve arada bağlantılar kurmaya çalışmak gayet eğlenceli. tabi ben de biraz abartıyor olabilirim, emin değilim! neyse, biz başlığın konusu olan deyime dönelim. fransızlar aynı deyim için yine mendil benzetmesini kullanmış, fakat dünya bir mendildir demek yerine "dünya bir cep mendilidir" diyerek bahsi arttırmıştır. portekizlilir dünyayı birazcık daha büyük görmüş olacak ki lenço yani "atkı, şal" kelimesini kullanmıştır. (soğuk havalardan korunmak veya şık görünmek için dünyayı boynuna dolamak...). ayakları biraz daha yere basan ve hesap kitap işlerinden iyi anlayan almanlar, "küçük dediysek o kadar da değil" diyerek "dünya bir köydür" deyimini kullanmış, linguistik olarak insaf eylemişlerdir.
yazı doğal sınırlarını ulaştı, bundan sonrası lüzumsuz gevezelik etmek olacağından sizi aşağıdaki notla başbaşa bırakarak, bir sonraki başlıkta görüşmek üzere diyorum efendim.
*** sayfayı biraz savsakladığımın (yine!) farkınayım. hem vakitsizlikten hem de zihinsel tembellikten dolayı başlıkların arası açılabiliyor. iki bin yirmi yılının ikinci ayı neredeyse bitti bitecekken 2020 arşivine sadece bir yazı girebilmiş olmam, yıl içindeki performansım hakkında negatif ipuçları veriyor. bu notu istatistiki bir özür veya özeleştiri olarak kabul edebilirsiniz.
plaza de mayo anneleri için hazırlanan bir afiş |
hayal gücü ve kaleminiz kuvvetli
YanıtlaSil