Franco'nun Kemikleri - I

bugünlerde ispanya'nın gündemini meşgul eden iki konu var. birincisi, tekrarlanan genel seçimler. ikincisi, franco'nun kemiklerinin başka bir yere taşınması. ilk konunun nasıl sonuçlanacağını iki hafta sonra, seçimlerin tekrarlanmasının ardından görebileceğiz. ikinci tartışmayı anlamak için geriye doğru ilerleyelim. tarihte geriye doğru yolculuk yaptığımız diğer yazılarda kullandığımız tekniği burada da kullanabiliriz. üzerinde yılların numaralandırıldığı uzun halıyı ayaklarımızın ucundan başlayarak seriyoruz ve bazen uzun adımlarla otuz-kırk yıl birden gerilerken bazen de "aldım verdim ben seni yendim" oynar gibi küçük adımlarla ilerleyerek önemli olayları yeniden canlandırıyoruz. haydi başlayalım.

geriye doğru seyahatimizin ilk adımını biraz uzun açıyoruz ve 1975 yılına uğruyoruz. franco'nun cenazesinin la valle de los caidos'a doğru taşındığını görünüyoruz. cenaze konvoyuna eşlik eden binlerce kişi, bir veda işareti olarak beyaz mendillerini sallıyor ve hep bir ağızdan "franco, franco, franco" diye bağırıyor.

gazetenin başlığı "franco öldü"

ortalama açıklıkta bir adım daha atıyoruz. franco yönetimi altındaki ispanya'nın boğa güreşleri, futbol ve siesta dolu günlerine ulaşıyoruz. insanlar, politika konuşmadıkları sürece, hayatlarına bir şekilde devam ediyor. kanıksanan ama hala bir tarafıyla istenilmeyen bir rejim altında günlerini geçiriyorlar. bu görüntüler "cuentame como paso" dizisinde izlediklerimizi aklımıza getiriyor. "dizide gördüğümüz ve öğrendiğimiz için bu kısımları hızla geçerek vakit kazanıyoruz. üçüncü adımı atıyoruz. bu adım bizi, anlatıla anlatıla bitirilemeyen, romanların, filmlerin, albümlerin konusu olmaya devam eden ispanyol iç savaşına götürüyor. bir tarafta cumhuriyetçiler diğer tarafta franco'nun yönetimi altındaki milliyetçi güçler allah yarattı demeyip birbirlerine girmiş durumdalar. cephelerden atılan sloganlara kulak verdiğimizde, iktidarı seçimle kazanan fakat franco liderliğindeki askeri darbeyle indirilen tarafın "yaşasın ikinci cumhuriyet" diye bağırdıklarını duyuyoruz. aslında buradan başlayarak ilerlememiz ve franco'nun kemiklerinin mezardan çıkarıldığı güne ulaşmamız mümkün ama neden ikinci cumhuriyet diye slogan atıldığını anlamak için yaklaşık bir elli yıl kadar geriye gidiyoruz ve birinci cumhuriyetin karmaşık ispanyasına bakıyoruz.

fransızların milli bıçak adını taktıkları giyotinden süzülüp gelen özgürlük, eşitlik ve anayasa talepleri, aradan geçen onca zamana rağmen kaybolmak bir yana kendini daha güçlü hissettirmiş ve 19. yüzyılın sonlarından itibaren başlayan ve 20. yüzyılın başlarında ivme kazanan bir dalga yaratmış, bu dalgaya kapılan bir çok monarşi devrilmiştir. ispanya'da monarşinin devrilmesi için ilk büyük girişim 1873 yılında gerçekleşir.


II. isabel

II. isabel'in yönetimi altında bulunan ülke, o sıralarda kapitalist ispanyanın ilk ekonomik krizi olarak tanımlanabilecek bir kriz içinde debelenmektedir. ekonomik krize, tarımsal üretimden elde edilen mahsülün düşüklüğü de eklenir ve buğday fiyatı altı kat artış gösterir. finansal kriz ve verimsiz mahsül ikinci isabel'i zor durumda bırakır, bu zor durumu fırsat bilen askerler darbe yapıp isabel'in ülkeyi terk etmesini sağlar. darbenin ardından geçici hükümet kurulur, anayasa çalışmalarına ve genel seçim çalışmalarına başlanır. monarşinin sonu gelmiş gibi görünmektedir ama olaylar bu kadar çabuk durulmayacaktır. zira bir sene içinde geçici hükumet dört defa değişecek, cumhuriyetin federal mi üniter mi olacağı hususunda bir türlü anlaşamayan cumhuriyetçiler nedeniyle ülke bir türlü kendini toparlayamayacak ve iç savaşa sürüklenecektir.

döneme ait bir çizim. cumhuriyeti çekiştirip duran üniterler ve (lanet olası) federaller

bu iç savaş sırasında monarşinin yeniden güç kazanmasına karşı bazı bölgeler kanton yönetimine geçtiklerini duyuracak ve kendi kantonlarının bayraklarını resmi kurumlara, kalelere çekerek, "siz anayasayı yapsanız da yapmasanız da biz artık monarşiyle yönetilmiyoruz" mesajı verecektir. ülkede yaşanan karmaşaya bir örnek olması, biraz da tarihle arası pek iyi olmayan okurların dikkatinin artırılması için burada ilginç bir bilgi paylaşayım. cartagena kendi kantonunu ilan etmiş ve kantonun kırmızı renkli düz bir bayrakla temsil edilmesine karar vermiştir. bir an önce bayrağı kentin kalesine dikmek isterler fakat elde kırmızı renkte bir bayrak yoktur. bir liman kenti olan cartagena'nın kalesinde, uluslararası gemilerle girişilen ticari ilişkiler nedeniyle çeşitli devletlere ait bayraklar bulunmaktadır. bu bayrakların arasında osmanlı donanmasına ait olan beyaz ay yıldızlı kırmızı bayrak imdatlarına yetişir. "kalenin burcuna bu bayrağı asalım, uzaktan bakılınca ay yıldız görünmez, biz de rengimizi belli etmiş oluruz" diye düşünürler ve ilginç bir şekilde osmanlı bayrağı bir süre boyunca cartagena kentindeki galeras kalesine çekilir. bir süre sonra cumhuriyetçi bir asker, "bu iş böyle olmayacak" diyerek kasaturayla kolunda bir kesik açar ve bayrağın beyaz ay ve yıldızını kendi kanıyla kapatarak hedeflenen kırmızı kanton bayrağını elde eder.

galeras kalesine çekilen bayrak

bütün bu karmaşa hepi topu bir yıl sürer ve birinci cumhuriyet başarısızlığa uğrar. burbon hanedanı bir restorasyon sürecinden sonra monarşiyi yeniden sağlamlaştırır. yaklaşık 150 yıldır devam eden cumhuriyet-monarşi kavgasının ilk raundunu monarşi kazanmıştır.

bu birinci raundun yaklaşık 60 yıl ardından ikinci raund başlayacak, bu yazının başlığında bahsi geçen kemiklerin sahibi franco ve ikinci cumhuriyetçiler arasında, etkisi bugün de çok canlı olan bir kavga başlayacaktır.


Diéresis - Ü'nün noktaları

başka dillerde kendine daha geniş olarak yer bulabilen diéresis, ispanyolcada kendine, sadece u harfinin üzerine iki nokta koyulması ve ü harfinin elde edilmesi şeklinde yer bulmuştur. burada bizim için önemli olan nokta bu harfin ü değil, u olarak okunmaya devam ettiğini unutmamak.

diéresis örneklerine geçmeden önce, geriye, bu blog söz konusu olduğunda yaklaşık 9-10 yıl kadar geriye giderek alfabeye dönüş yapalım. ispanyol alfabesini öğrendimiz sırada, bize sıkıntı çıkaran, "ben her zaman tekdüze telaffuz edilmek istemiyorum" beyanında bulunan harfleri daire içine alarak bir nevi fişleme faaliyeti yürütmüştük. bu pek de etik olmayan faaliyet sırasında çember içerisinde kalan harflerden birine, g harfine, bakalım. bu harfin telaffuzuyla ilgili olarak bazı temel kurallar keşfetmiş, bunları da madde madde defterlerimize yazmıştık.



bir; g harfinden sonra e veya i harfleri geliyorsa sesin yumuşadığını, bizdeki h sesine dönüştüğünü keşfetmiştik. hatta söz konusu e ve i ünlülerine, "c" harfi üzerinde de benzer bir etki gerçekleştirmiş olmaları nedeniyle, "olağan şüpheliler/sospechosos habituales" adını vermiştik. bu iki seslinin g harfini neden takip ettikleriyle ilgili paranoyak teorilere bulaşmayıp örneklere geçmiş; giro yazıp hiro, gemelo yazıp hemelo okumuştuk.

iki: öğrendiğimiz ikinci kural yukarıdaki takip olayıyla ilgili teorilerimizin pek de paranoyakça kaçmayacağını bize kanıtlamak ister gibiydi. bu kurala ait vakalarda g harfini bir u harfi takip ediyordu ama u harfinin hemen arkasından yine sospechosos habituales geliyordu. hece olarak gue - gui hecelerini görüyorduk.g'nin hemen arkasından gelerek onu yumuşatmayı ve h'ye dönüştürmeyi sağlayan bu sesli harfler aradaki u harfi nedeniyle bu defa amaçlarına ulaşamıyor ve g sesi üzerinde bir etkileri olmuyordu. olan aradaki u harfine oluyor; g harfi ve e-i ünlüleri arasındaki bu garip iletişim sonucunda dilsiz (muda) kalıyor, telaffuz edilmiyordu. gue hecesini ge, gui hecesini gi okuyorduk.

üç: defterime not ettiğimiz üçüncü kural bu yazının başlığıyla ilgiliydi. istisnai durum olarak gördüğümüz bu kuralın başrolünde yine aynı kahramanlar bulunuyor, hece olarak yine gue-gui hecelerini görüyor, tam "ge" veya "gi" olarak telaffuz etmeye girişirken u harfinde bazı değişiklikler olduğunu fark ediyorduk. harfin yukarıya doğru uzanan çıkıntılarında birer nokta bulunuyordu. bu noktalarla u harfi, bize göre solunda bulunan g harfini ve sağında bulunan e veya i harfini tanımadığını, onların arasındaki iletişime dahil olmak istemediğini, kendisinin u seslisi olduğunu ve böyle telaffuz edilmek istediğini yüksek sesle haykırıyor ve seslendirilme hakkını talep ediyordu. biz de bu talebe uyardak, güe-güi şeklinde yazılan heceleri gue-gui şeklinde telaffuz ediyorduk.

pingüino: penguen

u üzerinde noktalar olmasaydı, yani pinguino olarak yazılsaydı, ikinci kurala dahil olacak ve buna bağlı olarak pingino şeklinde telaffuz edilecekti. ama u harfi "diéresis" kullanarak kendini bize okuttu.

lingüistica: linguistik

diéresis olmasaydı "lingistika" olarak telaffuz edilecekti. diéresis sayesinde "linguistika" olarak telaffuz ediyoruz.

güiza: fenerbahçenin eski topçusu

vatandaşın adı guiza olarak yazılsaydı giza diye telaffuz edilirdi.


yukarıdaki örneklerde, diéresis'in isimlere yardımcı olduğunu görüyoruz. fakat bazı durumlarda fiil çekimlerine de yardımcı olabilir. mesela hangi fiili alalım?

buldum! avergonzarse (utanmak) fiilini alalım. refleksivo (dönüşlü) olan bu fiilin presente de indicativo/haber kipi geniş zaman çekimini yapalım. fiilin geniş zamanda düzensiz olduğunu, kökteki o sesinin ue diftongunu oluşturuğunu unutmayalım.

yo me averguenzo (ben utanıyorum)

bu noktada duralım. artık diğer şahısların çekimine ihtiyacımız yok zira birinci tekil şahıs çekimini kullanarak meramımızı anlatabiliriz. bulduğumuz bu çekimi, ikinci maddeyi uygulayarak telaffuz edelim;

"abergenzo" 
ilerlemeden önce mastardaki o harfi hakkında konuşalım. avergonzarse fiili düzensizdir ve mastardaki o harfi bir değişim yaşayacaktır. fakat ne kadar değişirse değişsin, harfin bir özü vardır ve öncelik o özü korumak olacaktır. bu koruma güdüsüyle çekim sırasında ya "o" harfi hiç bozulmaz (birinci ve ikinci çoğul şahıs) ya da ue harflerine dönüştürecek bir diftong oluştururuz (1. ve 3. tekil ve çoğul şahıslar). yukarıda bulduğumuz çekime bir daha bakalım:

yo me averguenzo

yazılı haline baktığımızda u ve e harflerini görüyoruz, özü korumakla ilgili herhangi bir sorun yok gibi, fakat telaffuzda durum değişiyor; "abergenzo" telaffuzunda u sesi kendini var edemiyor. bu tarz fiillerin tamamında çözüm diéresis kullanımıdır.

yo me avergüenzo (ben utanıyorum)

bu doğru çekimde aberguenzo telaffuzu elde edilir yani u harfi korunur, diftongun canı sıkılmaz.


günümüz ispanyolcasında diéresis genellikle g harfiyle ilişki içindedir. g-u-e-i dörtlüsü arasındaki iletişimde kendini var eder. ispanyolca metinlerde, bu yazıda bahsedilenlerin haricinde bir diéresis kullanımı gördüğünüzde söz konusu metnin bir şiir olduğu yönünde tahminde bulunabilirsiniz. zira ispanyolca yazan şairler hece ölçüsünü uydurmak için zaman zaman diéresis kullanarak vurguları değiştirmeyi ve hece sayısını artırmayı, zaman zaman da sinalefa ile bir çeşit ulama oluşturup hece sayısını düşürmeyi kendilerine huy edinmişlerdir. dili istedikleri gibi evirip çevirme, orasından burasından çekiştirip uzatma veya sıkıştırıp kısaltma işini sadece ispanyolca yazan şairler değil dünyanın her noktasındaki şairler yapmıştır. konuyu daha fazla uzatmamak için, hece uyumu yakalamak amacıyla yapılan müdahalelere bizim topraklardan bir örnek vererek yazıyı sonlandırıyorum.

aşkın beni del'eyledi     8 hece
yaktı yaktı kül eyledi    8 hece
el aleme kul eyledi       8 hece

halk edebiyatından verilen örnekte, "aşkın beni deli eyledi" denilseydi, birinci dize dokuz hece olacak ve uyum bozulacaktı. 

hece ölçüsünü örnek olarak verdiğimiz bu teknikler, ispanyolcada "metrica" başlığı altında toplanır. metrikaya bağlı olarak türetilen diéresis örnekleri bu yazının kapsamı dışındadır.



Acción Poética

Acción Poética

Joyas de America Latina

Joyas de America Latina
Gabriel "Gabo" Marquez